UYKULAR HARAM , DUYGULAR TALAN MI OLDU?
AMA NEDEN ?
Sizinde bildiğiniz belki sevdiğiniz belki de sevmediğiniz velev ki gündeme bomba gibi düşen sn. Fatih Bulut’un seslendirdiği o müziği hatırlar gibi olmuşsunuzdur. Uykuları haram olan, geceleri yıkık ,gençliğinde gün görmemiş bu insan nasılda böyle herkesin diline dolaşan bir müziği pelesenk etti değil mi bizlere.
Evet, şimdi bu müzikten sıyrılıp konumuza dönecek olursak bu yazımızda bizim uykularımız, gençliğimiz, hayatımız üzerinde etkili olanlarla ilgilenelim.
Bizi,hayatımızı yönlendiren gerçekte ne ?
ÖĞRENDİM Kİ DUYGULAR
“Neden bu hayatta ters birçok olayın tekrarlanmasını önleyemiyorum?”, “Her defasında yine aynı problem üzerinde takılmış zihinsel yorgunlukları neden yaşıyorum?” diye düşünürken bir fırsatı sonunda yakalamış oldum. Duygularımız üzerine çalışmaya başladım.Bu uzun soluklu çalışmada birçok yani kavram göreceksiniz ,olaylar kurgulayacak ve kurguladığımız olayları çözeceğiniz uygulamalar bulacaksınız.
DUYGUSAL ZEKA İLE BAŞLAMAK
Duygusal zekadan başlamak gerekilirse son dönemlerde yapay zekanın nam salmasıyla yerinin doldurulamayacağı anlaşılan kavramın yani duygusal zekanın şimdi günümüzde önemi oldukça artmıştır ve artmaya da devam edecektir. İlk olarak M.Ö. 427 ila M.Ö. 347 yılları arasında yaşamış olan önemli bir Antik Yunan filozofu Plato’ nun duygusallığa verdiği önemi tarif ettiği şu söze bakılacak olursa içerisine girmiş bulunduğunuz konun ve bunun gibi birçok çalışmanın üzerinde durulmasının nedenlerini de anlamasını ve devamını da getirmenizi sağlayacaktır.
Platon “ Öğrenmenin temelinde duygusallık yatar.”
Burada bahsedilen duygusallık üzüldüğü veya ağladığı için duygusal olarak görülüp eleştirilen kişiliklerden bahsetmemektedir. Kaldı ki üzülmek ve ağlamak duygusal zekanın göstergesi olsa da duygusallığı bu şekilde tanımlamak yanlış olacaktır. Plato’nun değindiği duygusallığın içinde özveri yatar. İlişki kuracağın kişiyle duyguların etkileşimi ya da öğreneceğiniz konunun duygularınıza yer verebilmesi yani duygusal paydaşlık barınır. Sizde duygusal paydaşı olduğunuz kişiyle iletişime devam eder yada öğrenmek istediğiniz konuyu öğreninceye kadar devam edersiniz.
Duygusal zeka, birçok araştırmacının üzerine çalışmalar yaptığı ve yapmaya devam edeceği bir konudur. Bu kavramın 20. yy’daki gelişimi Amerikan psikolog Daniel Goleman’ ın üzerinde şiddetle durduğu ve duygusal zeka kavramın duyulmasını sağladığı “Emotionale Intelligenz” adlı kitabıyla olmuştur.
Duygusal zeka, tüm insanlıkta olan duyguların yalnızca insanlığın bir kısmının öncelikle kendini anlayabilme ,kaliteli yaşayabilme, sağlıklı iletişim kurabilme amacında olan ve bu amacı gerçekleştirme hizmetinde bulunan insanların farkında olduğu bir kavramdır. Kısaca duygularının farkına varılması, duyguların iyiye yönlendirmesi, içimizdeki enerjinin dışarıya sağlıklı çıkarılması sanatıdır. Kişinin duyguların farkına varması haline Goleman (1995) kitabında “mindfullnes” kavramını kullanmıştır.
Duyguların fark edilmemesinden oluşan problem ise , kendini anlamakla başlayan ilişkiler çemberinde kendini anlayamamaktan dolayı yine önce kendinle girdiğin savaşta mücadele etmek zorunda olmaktan herhangi yeni bir paylaşıma kapalı hale gelinmektedir .Bir paylaşım gerçekleştiğinde ise iletişim kurulmaya çalışılan kişide bu savaşın ortasına sürüklenmektedir.Oysa nasıl mücadele edineceği bilinmeden kim zaferle ayrılabilir ki? İçinde bulunduğunuz topluma şöyle bir bakıldığında ister Türkiye , ister Amerika ‘da birçok sorununun nedeni incelendiğinde sosyal sorunlar olarak ortaya çıkmıştır. Yaşadığınız modern toplumlarda ; evlilik, okullar , üniversite, iş yeri gibi insanların beraber olması gerektiği bu alanlarda açık seçik olarak bir arada olma kavramı , “otonomi” yitirilerek gelişimin hedef kitlesi değişmektedir. İnsanlar arasında işbirliği sosyal sorunların çözümünde rol oynaması gerektiği yerde çözümü gerçekleştirecek hedef kitle ya sorunun parçasına dahil oluyor yada yaşamdan soyutlanıyor ve yalnızlaşıyor. Bu kısımda ise “duyguların bulaşıcılığından” söz etmek mümkündür. Bir kişi iki kişinin dışa vurulacak enerjisini ortaya çıkarmaktadır, bu bir kişi duyguları beslerse güçlenir ama atmosferi değiştirecek bir kişi olmazsa duygular yitirilmeye başlanır. Daha net bir örnekle ise “duygusal açıdan dışa vurumcu olmak” duygularının aktarımında önemli rol oynamaktadır. Duygusal aktarımı küçük ekonomik sistemlere benzetmekte mümkündür ki sistemlerdeki dengeleri açık sistemlerde çevreden gelen etkilerin değiştirdiği görülmüştür. Oysa kapalı sistemler herhangi bir her zaman kapalıdır ve finalde yok olmaktadırlar.
“Duygularla güçlenmek” kitabının yazarları Stefan Kondral ve Claudia Hendl için duygularla başarılı bir hayattın mümkün olduğunu söylüyor.Duygusal zeka, başarılı ve mutlu bir şekilde devam eden hayatın gerekliliklerinin başında gelmektedir. Bundan öncesinde başarı; hızlı anlama kabiliyeti, matematik becerisi, mantık ve dile hakimiyeti yüksek kişileri tanımlanırken günümüzde kendini ve insanları anlama, kendine ve çevreye tutumda başarının parçası aynı zamanda ihtiyaç olarak görülmektedir. Bu ihtiyaç, duygusal alanda çalışmalar yapmayı da gerekli kılmıştır. Yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı konu alan döneme “Duygusal Dönem(1974–1994)” denilmiştir. Tasarlanmış duygusal zekanın (yapay zeka) ortaya atılmasıyla da tekrar gündeme gelmiştir.
“İnsanı iyi bir hayat arkadaşına, nazik bir komşuya, anlayışlı bir ebeveyne veya karizmatik bir patrona dönüştüren şey, duygusal zekadır.”
Stefan Kondral ,Claudia Hendl : DUYGULARLA GÜÇLENMEK
Goleman, “Duygusal zeka, akıllı olmanın değişik bir yoludur” diyor ve Duygusal zekanın 5 bileşeninden söz ediyor;
1-Kim olduğunu bilmek
2-Kendi duygularını tanımak ve onları sağlıklı sonuçlar alabilmek için kullanabilmek
3-Kendini motive edebilmek, olumsuz duygu hallerinde yönlendirici olmak(öfke, hayal kırıklığı)
4- Empati, başka insanlar kendini kıyaslamadan onların açısından bakmak
5-İlişkilerde sosyal kabiliyet
Daniel Goleman, Emtoniale Intelligenz,1996 Carl Hanser Verlang München/Wien
Henüz olaylar kurgulamadık ve haliyle bir soruna verilmiş cevabımız bulunmamaktadır. Yazımızın bu kısımda hayatımızı etkileyen olayların duygular olduğunu ve olaylara verdiğimiz tepkilerin duygularımızı yönlendirdiğini inceledik. Duygusal zeka kavramında farklı açılardan bakmaya çalıştık ve duygusal zeka eksikliğinin çatışmalara meydan verdiğini ve duygusal zekanın ne kadar da içimize yakın olduğunu görmüş bulunmaktayız. Bir sonraki yazımızda duygularımızı tanıma ve duygulardan kaynaklanan sosyal sorunlara çözüm yollarını uygulamalarını inceleyeceğiz.
DUYGULARINIZA SAHİP ÇIKIN ,BİZE İHTİYAÇ OLAN DUYGULARDIR.